#KaranlığıArala
20 Aralık 2020Sevgi ve sıcaklık herkes için en iyi yuvadır!
6 Aralık 2022Ve Zalim Ve Zulum Ve Ölüm: Savaş ve Barış
On altı yıl önceydi. 2004 yılında Ulusal Psikoloji Kongresi’ne Güney Afrikalı meslektaşımı davet etmiştik. Afrika’daki tecavüzleri ve yarattığı tahribatı anlatmıştı. Kendisi de tecavüze uğramıştı! Hikâyesi beni ve tüm dinleyenleri çarpmıştı. O zaman oğluma yedi aylık hamileydim.
O gün duyduğum hikâye, adını koyamadığım bir his bırakmıştı bende. Yedi yıl sonra oğlumu alıp Güney Afrika’ya gittim. Psikoloji kongresi vardı. Sonrasında Premiere Classe adlı yataklı trenle Cape Town’dan Johannesburgh’a (Jozi) gitmek, barış ve insan hakları aktivisti Mandela’nın topraklarını daha fazla görmek istiyordum.
Premiere Classe yataklı treni haftada sadece bir gün kalkıyor, yolculuk otuz altı saat sürüyordu. Yerel halkın rağbet ettiği bu trende yer bulmak için çok uğraşmıştım.
Trene bindik, yerlerimizi bulup oturduk. Tren kalktı. Sanki bir film izler gibi muazzam bir coğrafyanın ama aynı anda devasa bir yoksulluğun içinden geçiyorduk. Karşımızda oturan genç bir adam bize bu treni nasıl bulduğumuzu sordu. Araştırdığımı ima etmek için bir yere daha gitmeden gittiğimi söyledim!
Gülümsedi. İsmi Mike’tı. Dört kuşaktır beyaz bir Güney Afrikalıydı ve siyah ırkın maruz kaldığı zulümle yoksulluğa karşı oldukça duyarlıydı. “İnsan,” dedi, “kendiyle savaştığından diğer insanlarla savaşır. Dünyada tanık olduğumuz zalimlik, aslında insanların çektiği acıların yansımasıdır…”
Bu bilge genç adamın sözleri yıllar önce, Güney Afrikalı meslektaşımın hikâyesinin bende kalmış hissini canlandırmıştı. Sorumluluk alma hissiydi bu. Bizler her şeyden önce kendi sorunlarımızı çözme, acı ve yaralarımıza merhem olma sorumluluğunu almalıyız ki dünyamızda, evimizde ve ilişkilerimizdeki kavgalar barışa evrilebilsin.
Ayten Zara, Güney Afrika 2011